Tłumaczenie "nın bir" na Polski


Jak używać "nın bir" w zdaniach:

Yıldızlar gökte yuvarlanıyordu ve her gün, Dünya'nın bir yaşam çağı kadar uzundu.
Gwiazdy toczyły się nade mną... każdy dzień zdawał mi się epoką w dziejach Ziemi.
Drew, Theo Tonin'nın bir muhbiri öldürdüğünü gördü.
Drew widział, jak Theo Tonin morduje rządowego informatora.
Vakıf bize Tanrı'nın bir lütfuydu ve bizi kurtardı.
Fundacja była cudem boskim, uratowałeś nas.
Kendine general diyen Huerta'nın bir katili.
Zbir na usługach Huerty, który każe się nazywać generałem.
Bu onun için de çocuk için de Tanrı'nın bir lütfu.
To zbawienie dla niej i dla dziecka.
Köylüler, Pankot Sarayı'nın bir şey aldığını söyledi.
Wieśniacy powiedzieli, że pałac Pankot coś im zabrał.
Anladın mı, sevgili kızım, ben de İmparatorluk Sarayı'nın bir görevlisiydim.
Widzisz, moja droga, ja należałem do dworu carskiego.
Tanrı'nın bir amacı vardır, ama biz bilmeyebiliriz.
Pan wie, co czyni, my tego nie rozumiemy.
Renkleri yarattığı için Tanrı'nın bir ressam olması gerektiğini söylemiştin.
Pamiętasz jak powiedziałaś wtedy, że Bóg musi być malarzem z powodu tych wszystkich kolorów?
Anna'nın bir anda daha da ilginç bir hal aldığını düşünüyorum.
Anna z każdą sekundą jest coraz bardziej interesująca.
Üniversitedeki ikinci yılımda bursumdan vazgeçip Guatemala'nın bir kasabasına gidip acilen lazım olan sulama sistemlerini yapmaya yardım ettim ki dizanteri yapmayan temiz suları ve tarım ürünleri olsun.
Na drugim roku studiów zrezygnowałam ze stypendium, żeby pojechać do biednej wioski w Gwatemali. By pomóc im zbudować ich pierwszy system irygacyjny, by mieli czystą wodę. Aby zatrzymać epidemię czerwonki.
Sanırım Anhora'nın bir sonraki planını biliyorum ve o harekete geçtiği zaman onu bekliyor olacağız.
Chyba domyśliłem się, jaki będzie następny ruch Anhora. Gdy go wykona, będziemy na niego czekać.
Bir rehbere, Tanrı'nın bir kuluna, bize yolu göstermesi için ihtiyacım var.
Potrzebuję przewodnika, sługi Bożego, który mnie poprowadzi.
Licinia'nın bir gladyatörle yattığı düşüncesi amcığını sulandırıyor.
Z jej pizdy cieknie na myśli o tym, że Licynia legnie z gladiatorem.
Bir yıl daha, ve Capua'nın bir başka sevdiği oğlu tahtalıköyü boyladı.
Kolejny rok i kolejny "najwspanialszy syn Kapui" idzie do piachu.
Bombay Kalçaları'nın bir kopyasını Sheldon'a vermelisin.
Powinieneś mu pożyczyć swoją kopię Bombay Badonkadonks.
Hikayesini anlatmak üzere burada olabilmesi ise Tanrı'nın bir lütfudur.
Tylko Bożej Opatrzności zawdzięczamy to, że ofiara jest dzisiaj z nami.
Shin Kamiya'nın bir şekilde ölümsüz olduğunu mu söylüyorsun?
Twierdzisz, że Shin Kamiya jest nieśmiertelny?
Düşler Diyarı, Oz ve Define Adası'nın bir arada olduğu bir yer.
To Nibylandia, Kraina Oz i... wyspa skarbów w jednym.
Amerika'nın bir başkanı var ve süresi bitene kadar 4 sene görev yapar.
Ameryka Ma prezydenta Który rządzi przez cztery lata
Gerzek Şehrin Ev Kadınları'nın bir bölümünü izlemeye çalıştım ama o kadar sıkıldım ki kendimi bir binadan atmayı düşündüm.
Próbowałem obejrzeć jeden z tych Gotowe z Miasta Idiotów... ale popadłem w taką depresję, że chciałem wyskoczyć z okna.
Thea'nın bir şey yok değil mi?
czy wszystko jest dobrze z Theą?
Eğer para çekiyorsa Nikita'nın bir operasyonunu finanse ettiğine emin olabilirsin.
Jeśli wypłaca pieniądze, to pewnie chce sfinansować operację Nikity.
Dün gece Brooklyn'de Ayak Takımı'nın bir tersane soygunu girişimine tanıklık ettim.
Wczoraj wieczorem widziałam w Brooklynie nieudany atak członków Klanu Stopy.
İskoçya kesinlikle Büyük Britanya'nın bir parçası.
Szkocja z całą pewnością jest częścią Wielkiej Brytanii.
Ne cüretle İnternette hakkımda kaba şeyler söyleyip cinsel organımı Çekoslovakya'nın bir bölgesiyle kıyaslarsın?
Jak śmiesz mówić o mnie takie rzeczy na Internecie i porównywać moje genitalia do części Czechosłowacji?!
Britanya'nın bir kayakla atlamacı çıkardığı son yıl 1929.
Brytania nie miała żadnego skoczka od... 1929 roku.
Demir Bankası'nın bir kısmı nispeten hayal kırıklığı yaşayacak faiz ödemeleriniz ilgilerini çekmeye başlamıştı.
Niektórzy z nas będą rozczarowani. Ci z radością przeliczający odsetki.
Ve bu aslında DNA'nın bir şekilde öğrendiğini gösteriyor.
A to oznacza, że DNA, w zasadzie, uczy się.
Bu, Birleşmiş Devletler'deki eğitime ayrılan bütçeyi iki katına çıkarmak isteyen bir STK'nın bir hayır organizasyonu için bir otobüs veya taşıtı, dikkatlice tasarlanmış, iki inç farkla anayoldaki üstgeçitlere değmez.
To jest autobus albo jakiś tam pojazd, dla pewnej organizacji charytatywnej która chce podwoić budżet na edukację w Stanach Zjednoczonych -- ostrożnie zaprojektowany, tak aby przejeżdżał pod wiaduktami wyższymi tylko o 5cm.
Şimdi benim kitabım Amerika'nın bir sonraki romanı mı?
Czy moja książka jest kolejnym amerykańskim bestsellerem?
Dalai Lama'nın bir cümlesi var... Demişti ki, "Sevgi ve merhamet gerekliliktir.
Dalajlama raz powiedział: "Miłość i współczucie są potrzebami.
Peki, kişi başına GSMH'nın bir şeyi değiştirmediğini size gösterdik.
Cóż, pokazaliśmy już, że PNB na mieszkańca nie robi różnicy.
Her türlü eylemde bulundum, para toplama işinde bulundum, bu konu hakkında yazılar yazdım ve fakat bir türlü şu "gay ajandası"nın bir kopyası elime ulaşmadı.
Byłem na wszystkich ceremoniach i spotkaniach. Pisałem na ten temat. A jeszcze nie otrzymałem kopii rzeczonej agendy.
Neruda'nın bir kâğıt parçasına yaptığı çizimleri buldum, Tahrir'de bir sahra hastanesinde ve Kahire'deki Mamluk anıtmezarından bir 'hayır' almaya karar verdim.
Znalazłam fragment wiersza Nerudy na kartce w szpitalu polowym na placu Tahrir. Postanowiłam wziąć "nie" z grobowców mameluków w Kairze.
Belki deneriz. Tamam, bu çalışmanın sıradaki bölümü Tetsuro Matsuzawa'nın bir fikri üzerinde temellendi. Hızlıca göstereceğim.
Następna część tego badania którą szybko omówię, opiera się na pomyśle Tetsuro Matsuzawa.
Kendimizi, Afrika'nın bir köşesinde kendi işine bakan önemsiz maymunlardan Dünya hükümdarlarına nasıl çevirdik?
Jak zmieniliśmy się z nieważnych małp, które zajmowały się swoimi sprawami gdzieś w Afryce, we władców Ziemi?
Analizlerin sonucunda dalgıç kıyafetinde, Hollanda'nın bir sahilinde bulunan cesedin gerçekten de Mouaz Al Balkhi olduğu çıktı.
Analizy potwierdziły, że ciało znalezione w piance do nurkowania na plaży w Holandii należało do Mouaza Al Balkhi.
Evet, Panama Kanalı'nın bir Twitter hesabı var.
Tak, Kanał Panamski ma konto na Twitterze.
Bazıları TED Konuşması'nın bir formülü olduğunu düşünüyor: "Konuşmayı yuvarlak, kırmızı bir halı üstünde yap."
Niektórzy sądzą, że istnieje gotowy przepis na prelekcję TED. "Mów na okrągłym, czerwonym dywaniku".
Times Meydanı'nın bir kanyon, gölge ve ışık olduğunu fark edersiniz.
Widzimy, że Times Square jest kanionem, jest cieniem i światłem słonecznym.
büyülü bir şey olduğunda boğa güreşlerinde ve Flamenko danslarında duyarız. "Allah, olé, olé, Allah, muhteşem, bravo, " akıl-sır ermez, işte -- Tanrı'nın bir tecellisi.
W Hiszpanii, kiedy artysta wykonuje coś niemożliwego i magicznego "Allah, ole, ole, Allah, niewiarygodne, brawo", niepojęte, oto ulotny przebłysk Boga.
Ama gelin görün ki, bir sonraki sabah uyandığında, dansçı için bir sorun vardır: artık salı sabahıdır; saat 11 olmuştur, ve artık dansçı Tanrı'nın bir tecellisi değildir.
Tylko że trudniejsza część przychodzi następnego ranka dla samego tancerza, kiedy budzi się i odkrywa, że jest wtorek, godzina 11 i nie jest już przebłyskiem Boga.
Ama Afrika'nın bir bölgesi var ki-- Aynı anda hem Afrika hakkında genelleyici olmamak hem de "neden böyle oluyor" sorusuna cevap olarak basit fikirler üretmemek aslında oldukça zor.
W tej części Afryki, choć to trudne, musimy z jednej strony nie wrzucać Afryki do jednego worka i nie spłycać przyczyn problemów,
Bu modellemenin bir sonucu olarak, kendimi Eritre'de, Doğu Afrika'da buldum. Doğu Afrika'da, eskiden Etiyopya'nın bir parçası olan
Praca nad tym modelem zawiodła mnie w różne miejsca, jak Erytrea na Półwyspie Somalijskim.
Bana nerede bu kadar iyi İngilizce öğrendiğimi sorduğunda, Nijerya'nın bir zamanlar resmi dilinin İngilizce olduğunu söylediğimde kafası karışmıştı.
Pytała, gdzie nauczyłam się tak dobrze mówić, i była zmieszana, gdy odpowiedziałam jej, że angielski jest językiem urzędowym Nigerii.
Yani arada bir bağ var. Ve bunu yaradılışın bir parçası olarak algılamalıyım. bir tarafımın Tanrı'nın bir gölgesi olduğuna inanarak.
Te rzeczy się łączą. Muszę zrozumieć to jako część stworzenia, jako ktoś stworzony na obraz boski.
1.7654628753662s

Pobierz naszą aplikację z grami słownymi za darmo!

Połącz litery, odkrywaj słowa i wyzwij swój umysł na każdym nowym poziomie. Gotowy na przygodę?